http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=8N5KNKBMMXM3
Onun sesini dinlerken ruhunu teslim edenler oldu.Onun Kur’ an okuyuşunu
dinleyerek müslüman olanlar oldu.Onun Kur’ an-ı okuma tarzı islam aleminde ayrı
bir çığır açtı farklı bir ekol meydana getirdi.İslam aleminin medarı iftiharı
Davudi ses Abdulbasıt
Abdussamed
“Doğumu ve
Nesebi: Abdulbâsit Muhammed
Abdussamed 1927 yılında,
Mısır’ın güneyindeki Kinâ Vilâyeti’ndeki Erment’e bağlı Mura‘aze Köyü’nde doğdu.
Dedesi Şeyh Abdussamed, Kur’ân ilimleri ve
hafızlığındaki üstünlüğüyle bilinirdi. Babası Şeyh Muhammed Abdussamed de hafızlığı ve
tecvîd ilimlerindeki ustalığıyla tanınırdı. Kardeşleri Mahmûd ve Abdulhamîd
Kur’ân hafızlarıydı. Küçük kardeşleri Abdussamed onlara katıldığına
henüz 6 yaşındaydı.
Hatıratında şöyle der: On yaşıma
geldiğimde Kur’ân’ı tamamıyla ezberlemiştim. Babam Ulaştırma Bakanlığı’nda
görevli, dedem ise âlimlerdendi. Onlardan Kur’ân ilimlerini öğrenmek istediğimde
bana Şeyh Muhammed Selîm’in elinde yetişmem için Tantâ’ya gitmemi söylediler.
Erment ile Tantâ arasındaki mesafe çok uzaktı. Tantâ’ya gitmek üzere yola
çıkmama bir gün kala, Muhammed Selîm’in, Erment’e geldiğini öğrendik. Sanki
kader, en uygun zamanda bu adamı bize göndermişti. Yanına gidip kendisine
Kur’ân’ı tamamıyla okudum. Sonra, yedi kıraat ile ilgili bir metin olan
Şâtıbiyye’yi ezberledim.
Şeyh Abdussamed on iki yaşına
geldiğinde, Şeyh Muhammed Selîm’in yardımıyla artık Kinâ’nın her yerinden
kendisine davetler geliyordu. Gittiği her yerde Şeyh Abdulbâsit’ten
bahsediyordu.
Doğumunun Hatırasına Hz.
Zeyneb’i Ziyareti: Mîlâdî 1950 yılında
Peygamber Efendimiz’in صلى الله عليه وسلم ehl-i beytini ve onun temiz neslini
ziyaret etmeye gider. Onun buraya üst Mısır’da oturan akrabalarından biriyle
gitmesinin nedeni, Hz. Zeyneb’in doğumunun kutlanmasıdır. Ona moral veren şey
sesleri ilk olarak duyulan meşhur tecrübeli kârîlerdir. Bu kârîlerin en
meşhurları Şeyh Abdulazîz Zâhir, Şeyh Abdulfettâh eş-Şa‘şâ‘î ve Şeyh Mustafâ
İsmâ‘îl ve diğerleri… Gecenin yarısından sonra ehl-i beyti sevip de farklı
farklı şehirlerden gelen kimseler Hz. Zeyneb Mescidi’ne grup grup akın ederler.
Abdussamed’in Mısır’da ikâmet
eden akrabalarından biri, bu genç delikanlının çıkıp da aşır şeklinde Kur’ân
okuması için izin ister ve ona izin verilir. Çok büyük bir insan topluluğunun
ortasında kıraate başlar. Tilâvet Ahzâb Suresi’ndendir. Mescidin her tarafını
sessizlik bürür ve gözler cesaretli olup büyük kârîlerin mekanına oturan, küçük
kârîye çevrilir. Fakat bu sessizlik çok fazla sürmez. Sessizlik biraz sonra
yerini bağrışmalara ve haykırmalara bırakır. Mescidin her bir yanı “الله أكبر”,
“الله يرضى عليك” diye kalpten gelen birtakım sloganlarla inler. Bunun sebebi
küçük karînin okuduğu aşırdır. Bu kıraat bir saatten fazla sürer. Kıraat o kadar
güzel ve etkileyici olur ki, mescidin direkleri, duvarları ve lambaları da
aradaki insanlara katılmış, her bir ayet okunduğunda Rabb’lerini tesbîh ediyor
ve titriyorlarmış gibi bir manzara oluşuverir.
Abdussamed
derki: “Tecvit
tatlı sese hazırdır tatlı sesiniz varsa Kur’ an-ı tecvit etmez
misiniz.”
Şeyh
ed-Dabbâ‘ın, Abdussamed’e Sesinin Kaydedilip Yayınlanması İçin Öncülük
Etmesi:1951 yılının
bitişiyle birlikte Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’den sesinin
yayınlanması için başvuruda bulunmasını ister. Fakat Abdussamed Mısır ve
Mısırlılarla olan bağını göz önünde alarak bu konunun ertelenmesini ister. Çünkü
sesin yayınlanması özel bir organizasyona ihtiyaç duyuyordu. Şeyh ed-Dabbâ‘,
Abdussamed’in Hz. Zeyneb’in
doğumu münasebetiyle okuduğu tilavetini çok beğenir ve ondan dolayı şaşkına
döner. Böylece Abdussamed’in yayıncılıktaki
itimadı tamamlanmış olur. Abdussamed’in yayıncılarla
anlaşmasından birkaç ay sonra Hz. Zeyneb Mahallesi’nde oturan ailesiyle
birlikte, bundan sonra devamlı Kâhire’de oturması gerekir. Abdussamed’in de radyoya
girmesiyle birlikte, radyo araçları almaya yönelik istek
artar ve evlerin ve köylerin çoğunda radyo çoğalır. Bunun nedeni
Abdussamed’in o güzel sesini
dinlemektir. Köylerden herhangi birinde, bir kişide radyo varsa, bu kişi
evlerinde iken onun sesini dinleyebilsinler.
Dünya
Devletlerine Olan Birkaç Ziyareti:
Abdussamed’in Kur’ân
meydanlarındaki yolculuğu 1952 yılında başlar. Dünya’nın farklı farklı
yerlerinden ona birçok davetler gelir. Özellikle de ramazan ayı… Ona gelen bazı
davetler herhangi bir münasebet sebebiyle değildir bilakis sadece Abdussamed’in o devlete gelip,
teşrîf etmesi içindir. Çünkü O, gittiği mekâna bir ferahlık ve mutluluk
atmosferi getiriyordu. Öyle ki, Pakistan devlet başkanı onu Matar’a çağırır ve
uçaktan iner inmez onu karşılar, onunla musâfahalaşır. Endonezya Devleti de onu
çağırır. Ve oraya da gider. Endonezya’nın en büyük camilerinde Kur’ân okur.
Gittiği her camide, caminin her bir yanı dolar ve insanlar caminin birkaç
kilometre dışında sabaha kadar ayakları üzerinde Abdussamed’i dinlemek için
dururlar.
”
Kur’an ‘ı
okuyarak tebliğ etti
“
Şeyh
Abdulbasit radyo programlarına katılmasından sonra, Mısır dışına ilk
ziyareti hacc farîzasını yerine getirmek için 1952’de babasıyla beraber Su‘ûdî
Arabistan’a gitmesiydi. Su‘ûdî Araplar şeyhin bu ziyaretini Allah’tan bir hediye
bilip meyveleri toplaması gerekli bir fırsat olarak kabul edip ve ondan bu
ülkede birkaç kayıt yapmasını istediler. Şeyh de bu teklifleri geri çevirmedi ve
Su‘ûdî Arabistan’da birkaç tilavet kaydı için bekledi. Bu ülkede yapmış olduğu
en meşhur tilavetleri Mescid-i Harâm ve Medine-i Münevvere’de olmuştu. Bu
okuyuşları öyle beğenildi ki, bundan sonra “Mekke’nin Sesi” diye kendisine lakap
verildi. Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret son bulmadı bilakis birçok devlete,
çağrılara katılmış ve özelliklede Kâbe’yi ziyaret etmek için tekrar Su‘ûdî
Arabistan’ı ziyaret etmiştir. Dînî kutlamaları ihyâ etmek için ziyaret ettiği
ülkelerden biri de Hindistan’dır. Hindistan’da bulunan zengin bir Müslüman onu
ağırlamıştır. Şeyh, Kur’ân okuması için bir mescide davet edilmişti. Abdulbasit
orada, Kur’ân okuması için kendisini bekleyen insanlara yöneldi, hepsi başlarını
eğmiş gözleri secde yerine bakar halde yaş ile dolmuştu. Abdulbasit tilavet
bitirinceye kadar böyle ağlamaya devam ediyorlardı. Şeyh’in gözleri de bu
mütevazı görüntüden etkilenmiş, iki gözü yaş dolmuştu. Abdulbasit bu
yolculuklarında sadece Arap ve Müslüman devletlerle yetinmemiş, dünyanın
doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini ziyaret etmiştir. Müslümanlara okumuş
olduğu en meşhur mescitler Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ ve
Emevî Mescididir. Aynı şekilde Halil İbrahim Mescidi’ne, Asyâ, Afrika, Londra ve
Hindistan’da bulunan en meşhur mescitlere gitmiştir. Böylece Şeyh Abdulbasit
Kur’ân’ı güzel okuması ile üstün bir makama gelmiştir ve unutulmayan bir kimse
olarak hafızalara kazınmıştır. Tıpkı kıymetli bir mücevher gibi üzerinden her
zaman geçişinde kıymeti ve değeri daha da artmış. Birçok ülkeden ödül almıştır.
Bu ülkelerden bazıları Suriye, Lübnan, Senegal gibi
ülkelerdir.
Şeyh Abdulbasit’in Hastalığı
ve Vefâtı: Şeyh diyabet
hastalığına yakalanmıştı. İçme ve yemede sıkıntı çekiyordu. Bu hastalıkla
beraber Şeyh’te ciğer yetmezliği de vardı. Abdulbasit bu iki ciddi hastalığa
direnmeye güç yetiremiyordu. Böylece Giza şehrinde bulunan, Doktor Bedran
Hastanesi’ne yatırıldı. Fakat doktorlar ve Şeyh’in çocukları onun sağlığının
zayıflamasından dolayı Londra’ya gitmesini istediler, O da buna kabul etti,
Londra’ya gitti. Bir hafta orada kaldı. Ömrünün günlerinin bittiğini anlamış
gibi, kendisi ile beraber gelen oğlu Tarık’tan kendisini Mısır’a götürmesini
istemişti. Şeyh Abdulbasit, 30.11.1988 Çarşamba günü
vefat etti. Allah Rahmet Eylesin Rahimallah ya Şeyh Abdulbasıt Abdussamed
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder