http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=1R429MHU5A67
Dinimize göre Cuma haftanın en önemli günüdür. Şartlarını taşıyan Müslümanların bu günde bir araya gelerek Cuma namazı kılmaları farzdır.
Hutbemizin başında okuduğumuz Cuma sûresinin 9. âyeti kerimesinde Yüce Allah (c.c.) mealen “Ey iman edenler, Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman, hemen Allah’ın zikrine (namaza) koşun. Alış verişi bırakın, böyle hareket ederseniz sizin için daha hayırlıdır”1 buyurur.
Peygamberimiz, Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret ederken, Ranuna denilen mevkiye geldiğinde, ilk Cuma namazını kıldırmıştır. Peygamberimizin bu tutumu, Cuma namazının önemini ortaya koymaktadır.
Cuma gününün faziletini de, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle ifade buyurmuşlardır: “Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür.” 2
Cuma günlerinde, her Müslüman; mümkünse boy abdesti almalı temiz elbiselerini giymeli, güzel kokular sürünmeli ve camiye erken gitmelidir. Hutbeyi dikkatle dinlemeli ve huşu içerisinde Cuma namazını kılmalıdır.
Aziz Müslümanlar!
Cuma namazı, Müslümanların kaynaşmalarını sağlamak açısından, büyük önem arz etmektedir.
Bu namaz sayesinde, zengin-fakir, amir-memur, işçi-işveren, güçlü-güçsüz, genç-ihtiyar aynı safta yer alırlar. Böylece Yüce Allah’ın huzurunda; herkesin eşit olduğu gerçeği tezahür etmiş olur.
O halde kılınan Cuma namazı ile, duaların kabul edileceği mübarek saatiyle; çeşitli konuların Müslümanlara duyurulduğu hutbesiyle; ve daha nice maddi ve manevi güzellikleri ile, Müslümanlar için bugün müstesna bir gündür. Müslümanlar olarak bu mübarek Cuma gününe özel önem vermeliyiz. Bunca özellik ve güzelliğin kendisinde toplandığı Cuma namazına iştirak etmek için, azami gayret sarfetmeli, büyük bir titizlik göstermeliyiz.
Hutbemi; Peygamberimiz (s.a.s.)’in, bu konudaki bir hadisi şerifiyle bitirmek istiyorum.
“Cuma gününde öyle bir zaman dilimi vardır ki, ona denk gelen Müslüman’a, Allah istediğini verir.”
18 Mayıs 2012 Cuma
Mehmet Emin Ay : O Gece Sendin Gelen
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=82HKDB8X4SOR
Mehmet Emin Ay : O Gece Sendin Gelen İlahisi
Mehmet Emin Ay : O Gece Sendin Gelen İlahisi
Mehmet Emin Ay : Beyaz Dilekçe
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=12YMO2R46MM7
Mehmet Emin Ay : Beyaz Dilekçe İlahisi
Mehmet Emin Ay : Beyaz Dilekçe İlahisi
Mehmet Emin Ay : Kan Tutar
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=G9BG5HK957O2
Mehmet Emin Ay : Kan Tutar İlahisi dinle
Mehmet Emin Ay : Kan Tutar İlahisi dinle
Babanın namaz kılarken oğlunun babasi ile oynaması
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=MM9YHSAD1685
Namaz kılarken oğlu babasının sırtına kafasına çıkıyor
Namaz kılarken oğlu babasının sırtına kafasına çıkıyor
17 Mayıs 2012 Perşembe
ABDULBASİD ABDUSSAMED KİMDİR ? Bölüm 2
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=NGN4AXBB7K8R
Onun sesini dinlerken ruhunu teslim edenler oldu.Onun Kur’ an okuyuşunu dinleyerek müslüman olanlar oldu.Onun Kur’ an-ı okuma tarzı islam aleminde ayrı bir çığır açtı farklı bir ekol meydana getirdi.İslam aleminin medarı iftiharı Davudi ses Abdulbasıt Abdussamed “Doğumu ve Nesebi: Abdulbâsit Muhammed Abdussamed 1927 yılında, Mısır’ın güneyindeki Kinâ Vilâyeti’ndeki Erment’e bağlı Mura‘aze Köyü’nde doğdu. Dedesi Şeyh Abdussamed, Kur’ân ilimleri ve hafızlığındaki üstünlüğüyle bilinirdi. Babası Şeyh Muhammed Abdussamed de hafızlığı ve tecvîd ilimlerindeki ustalığıyla tanınırdı. Kardeşleri Mahmûd ve Abdulhamîd Kur’ân hafızlarıydı. Küçük kardeşleri Abdussamed onlara katıldığına henüz 6 yaşındaydı. Hatıratında şöyle der: On yaşıma geldiğimde Kur’ân’ı tamamıyla ezberlemiştim. Babam Ulaştırma Bakanlığı’nda görevli, dedem ise âlimlerdendi. Onlardan Kur’ân ilimlerini öğrenmek istediğimde bana Şeyh Muhammed Selîm’in elinde yetişmem için Tantâ’ya gitmemi söylediler. Erment ile Tantâ arasındaki mesafe çok uzaktı. Tantâ’ya gitmek üzere yola çıkmama bir gün kala, Muhammed Selîm’in, Erment’e geldiğini öğrendik. Sanki kader, en uygun zamanda bu adamı bize göndermişti. Yanına gidip kendisine Kur’ân’ı tamamıyla okudum. Sonra, yedi kıraat ile ilgili bir metin olan Şâtıbiyye’yi ezberledim. Şeyh Abdussamed on iki yaşına geldiğinde, Şeyh Muhammed Selîm’in yardımıyla artık Kinâ’nın her yerinden kendisine davetler geliyordu. Gittiği her yerde Şeyh Abdulbâsit’ten bahsediyordu. Doğumunun Hatırasına Hz. Zeyneb’i Ziyareti: Mîlâdî 1950 yılında Peygamber Efendimiz’in صلى الله عليه وسلم ehl-i beytini ve onun temiz neslini ziyaret etmeye gider. Onun buraya üst Mısır’da oturan akrabalarından biriyle gitmesinin nedeni, Hz. Zeyneb’in doğumunun kutlanmasıdır. Ona moral veren şey sesleri ilk olarak duyulan meşhur tecrübeli kârîlerdir. Bu kârîlerin en meşhurları Şeyh Abdulazîz Zâhir, Şeyh Abdulfettâh eş-Şa‘şâ‘î ve Şeyh Mustafâ İsmâ‘îl ve diğerleri… Gecenin yarısından sonra ehl-i beyti sevip de farklı farklı şehirlerden gelen kimseler Hz. Zeyneb Mescidi’ne grup grup akın ederler. Abdussamed’in Mısır’da ikâmet eden akrabalarından biri, bu genç delikanlının çıkıp da aşır şeklinde Kur’ân okuması için izin ister ve ona izin verilir. Çok büyük bir insan topluluğunun ortasında kıraate başlar. Tilâvet Ahzâb Suresi’ndendir. Mescidin her tarafını sessizlik bürür ve gözler cesaretli olup büyük kârîlerin mekanına oturan, küçük kârîye çevrilir. Fakat bu sessizlik çok fazla sürmez. Sessizlik biraz sonra yerini bağrışmalara ve haykırmalara bırakır. Mescidin her bir yanı “الله أكبر”, “الله يرضى عليك” diye kalpten gelen birtakım sloganlarla inler. Bunun sebebi küçük karînin okuduğu aşırdır. Bu kıraat bir saatten fazla sürer. Kıraat o kadar güzel ve etkileyici olur ki, mescidin direkleri, duvarları ve lambaları da aradaki insanlara katılmış, her bir ayet okunduğunda Rabb’lerini tesbîh ediyor ve titriyorlarmış gibi bir manzara oluşuverir. Abdussamed derki: “Tecvit tatlı sese hazırdır tatlı sesiniz varsa Kur’ an-ı tecvit etmez misiniz.” Şeyh ed-Dabbâ‘ın, Abdussamed’e Sesinin Kaydedilip Yayınlanması İçin Öncülük Etmesi:1951 yılının bitişiyle birlikte Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’den sesinin yayınlanması için başvuruda bulunmasını ister. Fakat Abdussamed Mısır ve Mısırlılarla olan bağını göz önünde alarak bu konunun ertelenmesini ister. Çünkü sesin yayınlanması özel bir organizasyona ihtiyaç duyuyordu. Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’in Hz. Zeyneb’in doğumu münasebetiyle okuduğu tilavetini çok beğenir ve ondan dolayı şaşkına döner. Böylece Abdussamed’in yayıncılıktaki itimadı tamamlanmış olur. Abdussamed’in yayıncılarla anlaşmasından birkaç ay sonra Hz. Zeyneb Mahallesi’nde oturan ailesiyle birlikte, bundan sonra devamlı Kâhire’de oturması gerekir. Abdussamed’in de radyoya girmesiyle birlikte, radyo araçları almaya yönelik istek artar ve evlerin ve köylerin çoğunda radyo çoğalır. Bunun nedeni Abdussamed’in o güzel sesini dinlemektir. Köylerden herhangi birinde, bir kişide radyo varsa, bu kişi evlerinde iken onun sesini dinleyebilsinler. Dünya Devletlerine Olan Birkaç Ziyareti: Abdussamed’in Kur’ân meydanlarındaki yolculuğu 1952 yılında başlar. Dünya’nın farklı farklı yerlerinden ona birçok davetler gelir. Özellikle de ramazan ayı… Ona gelen bazı davetler herhangi bir münasebet sebebiyle değildir bilakis sadece Abdussamed’in o devlete gelip, teşrîf etmesi içindir. Çünkü O, gittiği mekâna bir ferahlık ve mutluluk atmosferi getiriyordu. Öyle ki, Pakistan devlet başkanı onu Matar’a çağırır ve uçaktan iner inmez onu karşılar, onunla musâfahalaşır. Endonezya Devleti de onu çağırır. Ve oraya da gider. Endonezya’nın en büyük camilerinde Kur’ân okur. Gittiği her camide, caminin her bir yanı dolar ve insanlar caminin birkaç kilometre dışında sabaha kadar ayakları üzerinde Abdussamed’i dinlemek için dururlar. ” Kur’an ‘ı okuyarak tebliğ etti “ Şeyh Abdulbasit radyo programlarına katılmasından sonra, Mısır dışına ilk ziyareti hacc farîzasını yerine getirmek için 1952’de babasıyla beraber Su‘ûdî Arabistan’a gitmesiydi. Su‘ûdî Araplar şeyhin bu ziyaretini Allah’tan bir hediye bilip meyveleri toplaması gerekli bir fırsat olarak kabul edip ve ondan bu ülkede birkaç kayıt yapmasını istediler. Şeyh de bu teklifleri geri çevirmedi ve Su‘ûdî Arabistan’da birkaç tilavet kaydı için bekledi. Bu ülkede yapmış olduğu en meşhur tilavetleri Mescid-i Harâm ve Medine-i Münevvere’de olmuştu. Bu okuyuşları öyle beğenildi ki, bundan sonra “Mekke’nin Sesi” diye kendisine lakap verildi. Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret son bulmadı bilakis birçok devlete, çağrılara katılmış ve özelliklede Kâbe’yi ziyaret etmek için tekrar Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret etmiştir. Dînî kutlamaları ihyâ etmek için ziyaret ettiği ülkelerden biri de Hindistan’dır. Hindistan’da bulunan zengin bir Müslüman onu ağırlamıştır. Şeyh, Kur’ân okuması için bir mescide davet edilmişti. Abdulbasit orada, Kur’ân okuması için kendisini bekleyen insanlara yöneldi, hepsi başlarını eğmiş gözleri secde yerine bakar halde yaş ile dolmuştu. Abdulbasit tilavet bitirinceye kadar böyle ağlamaya devam ediyorlardı. Şeyh’in gözleri de bu mütevazı görüntüden etkilenmiş, iki gözü yaş dolmuştu. Abdulbasit bu yolculuklarında sadece Arap ve Müslüman devletlerle yetinmemiş, dünyanın doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini ziyaret etmiştir. Müslümanlara okumuş olduğu en meşhur mescitler Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ ve Emevî Mescididir. Aynı şekilde Halil İbrahim Mescidi’ne, Asyâ, Afrika, Londra ve Hindistan’da bulunan en meşhur mescitlere gitmiştir. Böylece Şeyh Abdulbasit Kur’ân’ı güzel okuması ile üstün bir makama gelmiştir ve unutulmayan bir kimse olarak hafızalara kazınmıştır. Tıpkı kıymetli bir mücevher gibi üzerinden her zaman geçişinde kıymeti ve değeri daha da artmış. Birçok ülkeden ödül almıştır. Bu ülkelerden bazıları Suriye, Lübnan, Senegal gibi ülkelerdir. Şeyh Abdulbasit’in Hastalığı ve Vefâtı: Şeyh diyabet hastalığına yakalanmıştı. İçme ve yemede sıkıntı çekiyordu. Bu hastalıkla beraber Şeyh’te ciğer yetmezliği de vardı. Abdulbasit bu iki ciddi hastalığa direnmeye güç yetiremiyordu. Böylece Giza şehrinde bulunan, Doktor Bedran Hastanesi’ne yatırıldı. Fakat doktorlar ve Şeyh’in çocukları onun sağlığının zayıflamasından dolayı Londra’ya gitmesini istediler, O da buna kabul etti, Londra’ya gitti. Bir hafta orada kaldı. Ömrünün günlerinin bittiğini anlamış gibi, kendisi ile beraber gelen oğlu Tarık’tan kendisini Mısır’a götürmesini istemişti. Şeyh Abdulbasit, 30.11.1988 Çarşamba günü vefat etti. Allah Rahmet Eylesin Rahimallah ya Şeyh Abdulbasıt Abdussamed
Dursun Ali ERZİNCANLI : Habibullah’ı Sevmek
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=H7YSRXN1D7W4
Dursun Ali ERZİNCANLI : Habibullah’ı Sevmek ilahisi dinle
Dursun Ali ERZİNCANLI : Habibullah’ı Sevmek ilahisi dinle
Mustafa DEMİRCİ : Seni Andım Dün Gece
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=HDBYYR5X9N3W
Mustafa DEMİRCİ : Seni Andım Dün Gece İlahisi dinle
Asım Yıldırım - Bağlanma (Can Yücel – Bağlanmayacaksın)
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=G3U1N3OXWK41
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak
Alper :Onlar Öncüler
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=XH3AK5KBR7BY
Alper :Onlar Öncüler İlahisi dinler
Alper :Onlar Öncüler İlahisi dinler
16 Mayıs 2012 Çarşamba
Allah Dostları : Şah-ı Nakşibendi Hz. Hayatı 2
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=YBRAAYW87Y6Y
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Allah Dostları : Şah-ı Nakşibendi Hz. Hayatı 3
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=AO1KUN56U5H8
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Allah Dostları : Şah-ı Nakşibendi Hz. Hayatı 4
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=4YW1KH2BO6H9
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Allah Dostları : Şah-ı Nakşibendi Hz. Hayatı 5
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=O71ADHMOUBM1
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
ABDULBASİD ABDUSSAMED KİMDİR ? HAYATI Bölüm 1
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=8N5KNKBMMXM3
Onun sesini dinlerken ruhunu teslim edenler oldu.Onun Kur’ an okuyuşunu dinleyerek müslüman olanlar oldu.Onun Kur’ an-ı okuma tarzı islam aleminde ayrı bir çığır açtı farklı bir ekol meydana getirdi.İslam aleminin medarı iftiharı Davudi ses Abdulbasıt Abdussamed “Doğumu ve Nesebi: Abdulbâsit Muhammed Abdussamed 1927 yılında, Mısır’ın güneyindeki Kinâ Vilâyeti’ndeki Erment’e bağlı Mura‘aze Köyü’nde doğdu. Dedesi Şeyh Abdussamed, Kur’ân ilimleri ve hafızlığındaki üstünlüğüyle bilinirdi. Babası Şeyh Muhammed Abdussamed de hafızlığı ve tecvîd ilimlerindeki ustalığıyla tanınırdı. Kardeşleri Mahmûd ve Abdulhamîd Kur’ân hafızlarıydı. Küçük kardeşleri Abdussamed onlara katıldığına henüz 6 yaşındaydı. Hatıratında şöyle der: On yaşıma geldiğimde Kur’ân’ı tamamıyla ezberlemiştim. Babam Ulaştırma Bakanlığı’nda görevli, dedem ise âlimlerdendi. Onlardan Kur’ân ilimlerini öğrenmek istediğimde bana Şeyh Muhammed Selîm’in elinde yetişmem için Tantâ’ya gitmemi söylediler. Erment ile Tantâ arasındaki mesafe çok uzaktı. Tantâ’ya gitmek üzere yola çıkmama bir gün kala, Muhammed Selîm’in, Erment’e geldiğini öğrendik. Sanki kader, en uygun zamanda bu adamı bize göndermişti. Yanına gidip kendisine Kur’ân’ı tamamıyla okudum. Sonra, yedi kıraat ile ilgili bir metin olan Şâtıbiyye’yi ezberledim. Şeyh Abdussamed on iki yaşına geldiğinde, Şeyh Muhammed Selîm’in yardımıyla artık Kinâ’nın her yerinden kendisine davetler geliyordu. Gittiği her yerde Şeyh Abdulbâsit’ten bahsediyordu. Doğumunun Hatırasına Hz. Zeyneb’i Ziyareti: Mîlâdî 1950 yılında Peygamber Efendimiz’in صلى الله عليه وسلم ehl-i beytini ve onun temiz neslini ziyaret etmeye gider. Onun buraya üst Mısır’da oturan akrabalarından biriyle gitmesinin nedeni, Hz. Zeyneb’in doğumunun kutlanmasıdır. Ona moral veren şey sesleri ilk olarak duyulan meşhur tecrübeli kârîlerdir. Bu kârîlerin en meşhurları Şeyh Abdulazîz Zâhir, Şeyh Abdulfettâh eş-Şa‘şâ‘î ve Şeyh Mustafâ İsmâ‘îl ve diğerleri… Gecenin yarısından sonra ehl-i beyti sevip de farklı farklı şehirlerden gelen kimseler Hz. Zeyneb Mescidi’ne grup grup akın ederler. Abdussamed’in Mısır’da ikâmet eden akrabalarından biri, bu genç delikanlının çıkıp da aşır şeklinde Kur’ân okuması için izin ister ve ona izin verilir. Çok büyük bir insan topluluğunun ortasında kıraate başlar. Tilâvet Ahzâb Suresi’ndendir. Mescidin her tarafını sessizlik bürür ve gözler cesaretli olup büyük kârîlerin mekanına oturan, küçük kârîye çevrilir. Fakat bu sessizlik çok fazla sürmez. Sessizlik biraz sonra yerini bağrışmalara ve haykırmalara bırakır. Mescidin her bir yanı “الله أكبر”, “الله يرضى عليك” diye kalpten gelen birtakım sloganlarla inler. Bunun sebebi küçük karînin okuduğu aşırdır. Bu kıraat bir saatten fazla sürer. Kıraat o kadar güzel ve etkileyici olur ki, mescidin direkleri, duvarları ve lambaları da aradaki insanlara katılmış, her bir ayet okunduğunda Rabb’lerini tesbîh ediyor ve titriyorlarmış gibi bir manzara oluşuverir. Abdussamed derki: “Tecvit tatlı sese hazırdır tatlı sesiniz varsa Kur’ an-ı tecvit etmez misiniz.” Şeyh ed-Dabbâ‘ın, Abdussamed’e Sesinin Kaydedilip Yayınlanması İçin Öncülük Etmesi:1951 yılının bitişiyle birlikte Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’den sesinin yayınlanması için başvuruda bulunmasını ister. Fakat Abdussamed Mısır ve Mısırlılarla olan bağını göz önünde alarak bu konunun ertelenmesini ister. Çünkü sesin yayınlanması özel bir organizasyona ihtiyaç duyuyordu. Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’in Hz. Zeyneb’in doğumu münasebetiyle okuduğu tilavetini çok beğenir ve ondan dolayı şaşkına döner. Böylece Abdussamed’in yayıncılıktaki itimadı tamamlanmış olur. Abdussamed’in yayıncılarla anlaşmasından birkaç ay sonra Hz. Zeyneb Mahallesi’nde oturan ailesiyle birlikte, bundan sonra devamlı Kâhire’de oturması gerekir. Abdussamed’in de radyoya girmesiyle birlikte, radyo araçları almaya yönelik istek artar ve evlerin ve köylerin çoğunda radyo çoğalır. Bunun nedeni Abdussamed’in o güzel sesini dinlemektir. Köylerden herhangi birinde, bir kişide radyo varsa, bu kişi evlerinde iken onun sesini dinleyebilsinler. Dünya Devletlerine Olan Birkaç Ziyareti: Abdussamed’in Kur’ân meydanlarındaki yolculuğu 1952 yılında başlar. Dünya’nın farklı farklı yerlerinden ona birçok davetler gelir. Özellikle de ramazan ayı… Ona gelen bazı davetler herhangi bir münasebet sebebiyle değildir bilakis sadece Abdussamed’in o devlete gelip, teşrîf etmesi içindir. Çünkü O, gittiği mekâna bir ferahlık ve mutluluk atmosferi getiriyordu. Öyle ki, Pakistan devlet başkanı onu Matar’a çağırır ve uçaktan iner inmez onu karşılar, onunla musâfahalaşır. Endonezya Devleti de onu çağırır. Ve oraya da gider. Endonezya’nın en büyük camilerinde Kur’ân okur. Gittiği her camide, caminin her bir yanı dolar ve insanlar caminin birkaç kilometre dışında sabaha kadar ayakları üzerinde Abdussamed’i dinlemek için dururlar. ” Kur’an ‘ı okuyarak tebliğ etti “ Şeyh Abdulbasit radyo programlarına katılmasından sonra, Mısır dışına ilk ziyareti hacc farîzasını yerine getirmek için 1952’de babasıyla beraber Su‘ûdî Arabistan’a gitmesiydi. Su‘ûdî Araplar şeyhin bu ziyaretini Allah’tan bir hediye bilip meyveleri toplaması gerekli bir fırsat olarak kabul edip ve ondan bu ülkede birkaç kayıt yapmasını istediler. Şeyh de bu teklifleri geri çevirmedi ve Su‘ûdî Arabistan’da birkaç tilavet kaydı için bekledi. Bu ülkede yapmış olduğu en meşhur tilavetleri Mescid-i Harâm ve Medine-i Münevvere’de olmuştu. Bu okuyuşları öyle beğenildi ki, bundan sonra “Mekke’nin Sesi” diye kendisine lakap verildi. Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret son bulmadı bilakis birçok devlete, çağrılara katılmış ve özelliklede Kâbe’yi ziyaret etmek için tekrar Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret etmiştir. Dînî kutlamaları ihyâ etmek için ziyaret ettiği ülkelerden biri de Hindistan’dır. Hindistan’da bulunan zengin bir Müslüman onu ağırlamıştır. Şeyh, Kur’ân okuması için bir mescide davet edilmişti. Abdulbasit orada, Kur’ân okuması için kendisini bekleyen insanlara yöneldi, hepsi başlarını eğmiş gözleri secde yerine bakar halde yaş ile dolmuştu. Abdulbasit tilavet bitirinceye kadar böyle ağlamaya devam ediyorlardı. Şeyh’in gözleri de bu mütevazı görüntüden etkilenmiş, iki gözü yaş dolmuştu. Abdulbasit bu yolculuklarında sadece Arap ve Müslüman devletlerle yetinmemiş, dünyanın doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini ziyaret etmiştir. Müslümanlara okumuş olduğu en meşhur mescitler Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ ve Emevî Mescididir. Aynı şekilde Halil İbrahim Mescidi’ne, Asyâ, Afrika, Londra ve Hindistan’da bulunan en meşhur mescitlere gitmiştir. Böylece Şeyh Abdulbasit Kur’ân’ı güzel okuması ile üstün bir makama gelmiştir ve unutulmayan bir kimse olarak hafızalara kazınmıştır. Tıpkı kıymetli bir mücevher gibi üzerinden her zaman geçişinde kıymeti ve değeri daha da artmış. Birçok ülkeden ödül almıştır. Bu ülkelerden bazıları Suriye, Lübnan, Senegal gibi ülkelerdir. Şeyh Abdulbasit’in Hastalığı ve Vefâtı: Şeyh diyabet hastalığına yakalanmıştı. İçme ve yemede sıkıntı çekiyordu. Bu hastalıkla beraber Şeyh’te ciğer yetmezliği de vardı. Abdulbasit bu iki ciddi hastalığa direnmeye güç yetiremiyordu. Böylece Giza şehrinde bulunan, Doktor Bedran Hastanesi’ne yatırıldı. Fakat doktorlar ve Şeyh’in çocukları onun sağlığının zayıflamasından dolayı Londra’ya gitmesini istediler, O da buna kabul etti, Londra’ya gitti. Bir hafta orada kaldı. Ömrünün günlerinin bittiğini anlamış gibi, kendisi ile beraber gelen oğlu Tarık’tan kendisini Mısır’a götürmesini istemişti. Şeyh Abdulbasit, 30.11.1988 Çarşamba günü vefat etti. Allah Rahmet Eylesin Rahimallah ya Şeyh Abdulbasıt Abdussamed
Onun sesini dinlerken ruhunu teslim edenler oldu.Onun Kur’ an okuyuşunu dinleyerek müslüman olanlar oldu.Onun Kur’ an-ı okuma tarzı islam aleminde ayrı bir çığır açtı farklı bir ekol meydana getirdi.İslam aleminin medarı iftiharı Davudi ses Abdulbasıt Abdussamed “Doğumu ve Nesebi: Abdulbâsit Muhammed Abdussamed 1927 yılında, Mısır’ın güneyindeki Kinâ Vilâyeti’ndeki Erment’e bağlı Mura‘aze Köyü’nde doğdu. Dedesi Şeyh Abdussamed, Kur’ân ilimleri ve hafızlığındaki üstünlüğüyle bilinirdi. Babası Şeyh Muhammed Abdussamed de hafızlığı ve tecvîd ilimlerindeki ustalığıyla tanınırdı. Kardeşleri Mahmûd ve Abdulhamîd Kur’ân hafızlarıydı. Küçük kardeşleri Abdussamed onlara katıldığına henüz 6 yaşındaydı. Hatıratında şöyle der: On yaşıma geldiğimde Kur’ân’ı tamamıyla ezberlemiştim. Babam Ulaştırma Bakanlığı’nda görevli, dedem ise âlimlerdendi. Onlardan Kur’ân ilimlerini öğrenmek istediğimde bana Şeyh Muhammed Selîm’in elinde yetişmem için Tantâ’ya gitmemi söylediler. Erment ile Tantâ arasındaki mesafe çok uzaktı. Tantâ’ya gitmek üzere yola çıkmama bir gün kala, Muhammed Selîm’in, Erment’e geldiğini öğrendik. Sanki kader, en uygun zamanda bu adamı bize göndermişti. Yanına gidip kendisine Kur’ân’ı tamamıyla okudum. Sonra, yedi kıraat ile ilgili bir metin olan Şâtıbiyye’yi ezberledim. Şeyh Abdussamed on iki yaşına geldiğinde, Şeyh Muhammed Selîm’in yardımıyla artık Kinâ’nın her yerinden kendisine davetler geliyordu. Gittiği her yerde Şeyh Abdulbâsit’ten bahsediyordu. Doğumunun Hatırasına Hz. Zeyneb’i Ziyareti: Mîlâdî 1950 yılında Peygamber Efendimiz’in صلى الله عليه وسلم ehl-i beytini ve onun temiz neslini ziyaret etmeye gider. Onun buraya üst Mısır’da oturan akrabalarından biriyle gitmesinin nedeni, Hz. Zeyneb’in doğumunun kutlanmasıdır. Ona moral veren şey sesleri ilk olarak duyulan meşhur tecrübeli kârîlerdir. Bu kârîlerin en meşhurları Şeyh Abdulazîz Zâhir, Şeyh Abdulfettâh eş-Şa‘şâ‘î ve Şeyh Mustafâ İsmâ‘îl ve diğerleri… Gecenin yarısından sonra ehl-i beyti sevip de farklı farklı şehirlerden gelen kimseler Hz. Zeyneb Mescidi’ne grup grup akın ederler. Abdussamed’in Mısır’da ikâmet eden akrabalarından biri, bu genç delikanlının çıkıp da aşır şeklinde Kur’ân okuması için izin ister ve ona izin verilir. Çok büyük bir insan topluluğunun ortasında kıraate başlar. Tilâvet Ahzâb Suresi’ndendir. Mescidin her tarafını sessizlik bürür ve gözler cesaretli olup büyük kârîlerin mekanına oturan, küçük kârîye çevrilir. Fakat bu sessizlik çok fazla sürmez. Sessizlik biraz sonra yerini bağrışmalara ve haykırmalara bırakır. Mescidin her bir yanı “الله أكبر”, “الله يرضى عليك” diye kalpten gelen birtakım sloganlarla inler. Bunun sebebi küçük karînin okuduğu aşırdır. Bu kıraat bir saatten fazla sürer. Kıraat o kadar güzel ve etkileyici olur ki, mescidin direkleri, duvarları ve lambaları da aradaki insanlara katılmış, her bir ayet okunduğunda Rabb’lerini tesbîh ediyor ve titriyorlarmış gibi bir manzara oluşuverir. Abdussamed derki: “Tecvit tatlı sese hazırdır tatlı sesiniz varsa Kur’ an-ı tecvit etmez misiniz.” Şeyh ed-Dabbâ‘ın, Abdussamed’e Sesinin Kaydedilip Yayınlanması İçin Öncülük Etmesi:1951 yılının bitişiyle birlikte Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’den sesinin yayınlanması için başvuruda bulunmasını ister. Fakat Abdussamed Mısır ve Mısırlılarla olan bağını göz önünde alarak bu konunun ertelenmesini ister. Çünkü sesin yayınlanması özel bir organizasyona ihtiyaç duyuyordu. Şeyh ed-Dabbâ‘, Abdussamed’in Hz. Zeyneb’in doğumu münasebetiyle okuduğu tilavetini çok beğenir ve ondan dolayı şaşkına döner. Böylece Abdussamed’in yayıncılıktaki itimadı tamamlanmış olur. Abdussamed’in yayıncılarla anlaşmasından birkaç ay sonra Hz. Zeyneb Mahallesi’nde oturan ailesiyle birlikte, bundan sonra devamlı Kâhire’de oturması gerekir. Abdussamed’in de radyoya girmesiyle birlikte, radyo araçları almaya yönelik istek artar ve evlerin ve köylerin çoğunda radyo çoğalır. Bunun nedeni Abdussamed’in o güzel sesini dinlemektir. Köylerden herhangi birinde, bir kişide radyo varsa, bu kişi evlerinde iken onun sesini dinleyebilsinler. Dünya Devletlerine Olan Birkaç Ziyareti: Abdussamed’in Kur’ân meydanlarındaki yolculuğu 1952 yılında başlar. Dünya’nın farklı farklı yerlerinden ona birçok davetler gelir. Özellikle de ramazan ayı… Ona gelen bazı davetler herhangi bir münasebet sebebiyle değildir bilakis sadece Abdussamed’in o devlete gelip, teşrîf etmesi içindir. Çünkü O, gittiği mekâna bir ferahlık ve mutluluk atmosferi getiriyordu. Öyle ki, Pakistan devlet başkanı onu Matar’a çağırır ve uçaktan iner inmez onu karşılar, onunla musâfahalaşır. Endonezya Devleti de onu çağırır. Ve oraya da gider. Endonezya’nın en büyük camilerinde Kur’ân okur. Gittiği her camide, caminin her bir yanı dolar ve insanlar caminin birkaç kilometre dışında sabaha kadar ayakları üzerinde Abdussamed’i dinlemek için dururlar. ” Kur’an ‘ı okuyarak tebliğ etti “ Şeyh Abdulbasit radyo programlarına katılmasından sonra, Mısır dışına ilk ziyareti hacc farîzasını yerine getirmek için 1952’de babasıyla beraber Su‘ûdî Arabistan’a gitmesiydi. Su‘ûdî Araplar şeyhin bu ziyaretini Allah’tan bir hediye bilip meyveleri toplaması gerekli bir fırsat olarak kabul edip ve ondan bu ülkede birkaç kayıt yapmasını istediler. Şeyh de bu teklifleri geri çevirmedi ve Su‘ûdî Arabistan’da birkaç tilavet kaydı için bekledi. Bu ülkede yapmış olduğu en meşhur tilavetleri Mescid-i Harâm ve Medine-i Münevvere’de olmuştu. Bu okuyuşları öyle beğenildi ki, bundan sonra “Mekke’nin Sesi” diye kendisine lakap verildi. Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret son bulmadı bilakis birçok devlete, çağrılara katılmış ve özelliklede Kâbe’yi ziyaret etmek için tekrar Su‘ûdî Arabistan’ı ziyaret etmiştir. Dînî kutlamaları ihyâ etmek için ziyaret ettiği ülkelerden biri de Hindistan’dır. Hindistan’da bulunan zengin bir Müslüman onu ağırlamıştır. Şeyh, Kur’ân okuması için bir mescide davet edilmişti. Abdulbasit orada, Kur’ân okuması için kendisini bekleyen insanlara yöneldi, hepsi başlarını eğmiş gözleri secde yerine bakar halde yaş ile dolmuştu. Abdulbasit tilavet bitirinceye kadar böyle ağlamaya devam ediyorlardı. Şeyh’in gözleri de bu mütevazı görüntüden etkilenmiş, iki gözü yaş dolmuştu. Abdulbasit bu yolculuklarında sadece Arap ve Müslüman devletlerle yetinmemiş, dünyanın doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini ziyaret etmiştir. Müslümanlara okumuş olduğu en meşhur mescitler Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ ve Emevî Mescididir. Aynı şekilde Halil İbrahim Mescidi’ne, Asyâ, Afrika, Londra ve Hindistan’da bulunan en meşhur mescitlere gitmiştir. Böylece Şeyh Abdulbasit Kur’ân’ı güzel okuması ile üstün bir makama gelmiştir ve unutulmayan bir kimse olarak hafızalara kazınmıştır. Tıpkı kıymetli bir mücevher gibi üzerinden her zaman geçişinde kıymeti ve değeri daha da artmış. Birçok ülkeden ödül almıştır. Bu ülkelerden bazıları Suriye, Lübnan, Senegal gibi ülkelerdir. Şeyh Abdulbasit’in Hastalığı ve Vefâtı: Şeyh diyabet hastalığına yakalanmıştı. İçme ve yemede sıkıntı çekiyordu. Bu hastalıkla beraber Şeyh’te ciğer yetmezliği de vardı. Abdulbasit bu iki ciddi hastalığa direnmeye güç yetiremiyordu. Böylece Giza şehrinde bulunan, Doktor Bedran Hastanesi’ne yatırıldı. Fakat doktorlar ve Şeyh’in çocukları onun sağlığının zayıflamasından dolayı Londra’ya gitmesini istediler, O da buna kabul etti, Londra’ya gitti. Bir hafta orada kaldı. Ömrünün günlerinin bittiğini anlamış gibi, kendisi ile beraber gelen oğlu Tarık’tan kendisini Mısır’a götürmesini istemişti. Şeyh Abdulbasit, 30.11.1988 Çarşamba günü vefat etti. Allah Rahmet Eylesin Rahimallah ya Şeyh Abdulbasıt Abdussamed
15 Mayıs 2012 Salı
Kendini Begenmiş amerikalılara müslüman gecin cevabı
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=NBU9HADNMMAH
Kendini begenmiş amerikalılara müslüman gencin cevabı
Kendini begenmiş amerikalılara müslüman gencin cevabı
Ticaret için girdiği yolda müslüman olan adam
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=N4XDH273B2YW
Camilere piyano satmak için girdiği yolda müslüman olmak nasip oldu
Camilere piyano satmak için girdiği yolda müslüman olmak nasip oldu
İncilde Muhammet(s.a.v) isminin geçmesinin ispatı
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=1KGNXHU4U3AM
Hiristiyanın İncilde Muhammed(s.a.v) isminin geçtiğinin ispatlanması
Hiristiyanın İncilde Muhammed(s.a.v) isminin geçtiğinin ispatlanması
Hz. Muhammed(S.A.V) ve mesajı
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=AOA42S27OM2R
Halid Yasin’den Muhammed(s.a.v) ile ilgili kisa bir sohbet.
Halid Yasin’den Muhammed(s.a.v) ile ilgili kisa bir sohbet.
Allah Dostları : Şah-ı Nakşibendi Hz. Hayatı 1
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=RDDNH2751G7N
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
Şah-ı Nakşibend Hazretleri (K.S)’nin Hayatı Mumsema Nakşibendî Tarikatı’nın kurucu pîri olan Şah-ı Nakşibend (aslı; Nakşbend) Hazretlerinin (KS) hayatları: Şah-ı Nakşibend (KS) , miladî 9 asırdan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir havzasında, Buhârâ şehrine dokuz kilometre uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)’da dünyaya teşrif ettiler (H 718; m 1318) Asıl adı, Muhammed b Muhammed Buhârî’dir Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu Buhara, Cengiz Han tarafından 1221’de, ardından 1273’te ve son olarak da 1316’da üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrip edilmiştir Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler Nakşibend (KS), daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (KS) (ö 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin’i manevî evlatlığına kabul etmiştir Baba Semmâsî (KS)’nin, müridi olan Emir Külal (KS)’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmektedir Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal (KS)’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var Şah-ı Nakşibend (KS) zahiri terbiyesini Emir Külal (KS)’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî (KS)’dan almıştır Abdulhalik Gücdevânî (KS) (ö 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir Şah-ı Nakşibend (KS)’in intisab ettiği Hacegan Tarikati’nde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu Fakat kendisi, Gücdevânî (KS)’nin manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir Emir Külal (KS)’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend (KS) daha sonra yedi sene Mevlana Arif (KS), oniki sene de Halil Ata (KS) ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır Bu iki şeyh Yesevî Tarikati’ne mensuptur İki defa Hicaz’a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv’de oturduktan sonra Buhara’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir
14 Mayıs 2012 Pazartesi
Şeytanın Aldatmacaları : Bir kızla başbaşa kalınca üçüncü kişi olarak şeytan olur
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=A2YDUNYB7XM9
Bir erkek bir kızla başa kalınca şeytan üçüncü olarak gelir.
Bir erkek bir kızla başa kalınca şeytan üçüncü olarak gelir.
ekvatortv.com Kutlu Doğum 2012 Tanıtım fragmanı-filmi
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=KHM6UAOYX35H
Diyarbakır İstasyon Meydanındaki Peygamber Efendimizin “Kutlu Doğum” etkinliği tanıtım filmi
Diyarbakır İstasyon Meydanındaki Peygamber Efendimizin “Kutlu Doğum” etkinliği tanıtım filmi
Diyarbakır kutlu doğum 2012
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=DBGR81RRBO45
Bir Milyonu Aşkın Kişi Katıldı Peygamber Efendimizin “Kutlu Doğum” etkinliği ile özdeşleşen Diyarbakır İstasyon Meydanı`nı bir kez daha bir milyon kişiyi ağırladı. Peygamber Sevdasının duruğa çıktığı etkinlikte okunan mevlit, ilahi ve ezgiler gönüllüleri fethederken yapılan konuşmalar Peygamber Sevgisinde birleşme çağrıları yapıldı. Peygamber Sevdalıları Platformu`nun organize ettiği “Kutlu Doğum” etkinlileri hız kesmeden devam ederken Diyarbakır İstasyon Meydanı`nda bir milyonu aşan Peygamber Sevdalılarının katılımıyla düzenlenen Peygamber Efendimizin mevlüdü coşkuyla kutlandı.
Bir Milyonu Aşkın Kişi Katıldı Peygamber Efendimizin “Kutlu Doğum” etkinliği ile özdeşleşen Diyarbakır İstasyon Meydanı`nı bir kez daha bir milyon kişiyi ağırladı. Peygamber Sevdasının duruğa çıktığı etkinlikte okunan mevlit, ilahi ve ezgiler gönüllüleri fethederken yapılan konuşmalar Peygamber Sevgisinde birleşme çağrıları yapıldı. Peygamber Sevdalıları Platformu`nun organize ettiği “Kutlu Doğum” etkinlileri hız kesmeden devam ederken Diyarbakır İstasyon Meydanı`nda bir milyonu aşan Peygamber Sevdalılarının katılımıyla düzenlenen Peygamber Efendimizin mevlüdü coşkuyla kutlandı.
Musa Dede: Kahvehanede neden anlatıyorsun ?
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=723XXBU21MNY
Musa Dedenin kahvehanede islamiyeti anlatırken, bir adamın kahvehanede islamiyeti neden anlatıyorsun sorusuna karşılık islamiyet her yerde anlatılır cevabı
Musa Dedenin kahvehanede islamiyeti anlatırken, bir adamın kahvehanede islamiyeti neden anlatıyorsun sorusuna karşılık islamiyet her yerde anlatılır cevabı
Süleyman Hilmi Tunahan K.S. - Kendi Sesinden Vaaz
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=HXX6HOUS1OG7
1956 yeni camii vaazı ümmeti MUHAMMED (s.a.v) için dua ediyor.
1956 yeni camii vaazı ümmeti MUHAMMED (s.a.v) için dua ediyor.
13 Mayıs 2012 Pazar
Şeytanın Aldatmacaları : Meşru olmayan ilişkiler
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=2YW4OHKM8KM5
Şeytan bize meşru olmayan ilişkilere girmemiz için farklı yöntemlerini söyler
Şeytan bize meşru olmayan ilişkilere girmemiz için farklı yöntemlerini söyler
Şeytanın Aldatmacaları : Rüşveti hoş gösterir
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=HHNR769RUMUW
Şeytan rüşveti hoş gösterir ve her zaman rüşvetin artmasını ister
Şeytan rüşveti hoş gösterir ve her zaman rüşvetin artmasını ister
Şeytanın Aldatmacaları : Şeytan geçe yatmaz, gündüz kalkmaz
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=Y7NDN4K4SH39
Şeytan bize geçe yatmamızı ve sabah namazına yakın bir saatte yatmamızı söyler
Şeytan bize geçe yatmamızı ve sabah namazına yakın bir saatte yatmamızı söyler
Şeytanın Aldatmacaları : Şeytan eşler arasını açmak için her fırsatı değerlendirir.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=OXDW6R2B7O6H
Şeytan eşler arasını açmak ve onlarda huzursuzluk yapmak ve en sonunda boşanmaya kadar gitmesi için elindeki tüm fırsatları değerlendirir.
Şeytan eşler arasını açmak ve onlarda huzursuzluk yapmak ve en sonunda boşanmaya kadar gitmesi için elindeki tüm fırsatları değerlendirir.
Şeytanın Aldatmacaları : İnsanlara saygı göstermeyene kimseye, ALLAH ta merhamet göstermez
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=8WU31WHXY1KR
Bizim işlerimizi yapan insanlara, komşularımıza, arkadaşlarımıza veya diğer tanımadığımız tüm insanlra saygı göstermemiz gerekiyor. Yoksa ALLAH ta bize merhametinden eksik bırakır.
Bizim işlerimizi yapan insanlara, komşularımıza, arkadaşlarımıza veya diğer tanımadığımız tüm insanlra saygı göstermemiz gerekiyor. Yoksa ALLAH ta bize merhametinden eksik bırakır.
12 Mayıs 2012 Cumartesi
Şeytanın Aldatmacaları : Dünyan telaşı ve zevkleri annemize ve babamıza saygı göstermeyi ve duymamazlıktan gelmemize neden olur.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=N4R17YRUA44N
Dünya hatatında bazı zevk aldığımız şeyler ailemizi duymamazlıktan gelmemizi ve onlara saygı göstermemizi önler. Unutmayın birgün ALLAH nasip ederse sizde anne-baba olacaksınız. Bunları düşünerek yapın.
Dünya hatatında bazı zevk aldığımız şeyler ailemizi duymamazlıktan gelmemizi ve onlara saygı göstermemizi önler. Unutmayın birgün ALLAH nasip ederse sizde anne-baba olacaksınız. Bunları düşünerek yapın.
Şeytanın Aldatmacaları : Gençleri sigaraya alıştırma yöntemi
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=HSS3M4UMBYK1
Gençlerimiz sigara içince erkek olunduğunu, saygı görüldüğünü, ve içince karizmasının arttığını düşünürler. Ama kuranda sigara ile ilgili direk ayet bulunmamasına karşın bize emanet verilen bedenimizi sigara ile zarar görmesini , diger insanların haklarına girilmesinden dolayı ve malın ziyan edilmesinde dolayı kullanılması uygun değildir. Bizi günaha sevk etmektedir
Afrikalı öğrencilerden Türkçe İlahi
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=B17H2USDYY85
Afrikalı öğrencilerden ’Şol Cennetin Irmakları’ İlahisi
Afrikalı öğrencilerden ’Şol Cennetin Irmakları’ İlahisi
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin Talebelerinin Kurban Bayramında Afrika Hizmetleri.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=9B635KBY88DH
Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin talebelerinin kurban bayramında Afrika’da ihtiyaç sahiplerine hizmetleri
Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin talebelerinin kurban bayramında Afrika’da ihtiyaç sahiplerine hizmetleri
ÜSTADIMIZ SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN(K.S) EFENDİ HAZRETLERİ
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=AXY755H6Y226
Bu dünyanın cefasından sefasına nöbet gelmez, gafil olma ilme çalış geçen günler geri gelmez
Bu dünyanın cefasından sefasına nöbet gelmez, gafil olma ilme çalış geçen günler geri gelmez
11 Mayıs 2012 Cuma
Afrikalı Abdullahın ve Annesinin Müslüman Olması
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=S16OW211MM16
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin talebelerinin Afrikadaki hizmetlerinden eğitim veren kurslardan arkadaşlarıyla konuşup müslüman olan abdullah ve teheccüd namazına kalkan cemaatin ettiği dualar sonucu müslüman olan zeynebin hikayesi
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin talebelerinin Afrikadaki hizmetlerinden eğitim veren kurslardan arkadaşlarıyla konuşup müslüman olan abdullah ve teheccüd namazına kalkan cemaatin ettiği dualar sonucu müslüman olan zeynebin hikayesi
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin Hayatından Kısa Sunum
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=DY16BY4RNXBS
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin okuduğu okullar, Hapisane hayatı, Bediüzzaman’la birbirine güzel sözleri
Şeytanın Aldatmacaları : Yemekte şeytanı davet etmemek için her yemekte ALLAH’ı analım
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=6B9O6688Y1YK
Şeytan bize yemeği haram kılmak için ve soframızda yer bulmak için farklı şeyler uygular.
Şeytan bize yemeği haram kılmak için ve soframızda yer bulmak için farklı şeyler uygular.
Şeytan Aldatmacaları : şeyten bizim ap açık düşmanımız ama nedense insanlar onu sevgili edinmiş.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=Y5GKS7N59BDU
her güaha adım atacağımızda Allah’ı kalbimizden geçirerek ve ondan yardım dileyerek şeytana galip gelmeyi başarmaya çalışalım.
her güaha adım atacağımızda Allah’ı kalbimizden geçirerek ve ondan yardım dileyerek şeytana galip gelmeyi başarmaya çalışalım.
Şeytan Aldatmacaları:şeytanın dünya telşını sebep kılarak namazı kılmamamız için engeller çıkartıyor
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=A9XY94DXBO9M
evet ne yazıkki insanların çoğunu bu şekilde kendırıyor.Çok azımızı yenebiliyor malesef:(
Şeytan Aldatmacaları :şeytanın en nefret ettiği erkek,kızlara bakmayan erkektir.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=83O4W2KYOYH9
dışarı çıkarkaen müslüman bayanlar nasıl haram yerlerini kapatıyorlarsa erkekler de haramlara gözlerini kapamalı va bundan kaçınmalıdırlar.
dışarı çıkarkaen müslüman bayanlar nasıl haram yerlerini kapatıyorlarsa erkekler de haramlara gözlerini kapamalı va bundan kaçınmalıdırlar.
10 Mayıs 2012 Perşembe
Asım Yıldırım - Bağlanma (Can Yücel – Bağlanmayacaksın)
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=G3U1N3OXWK41
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak
Şeytan Aldatmacaları : sabah namazına kalkamamızın nedeni
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=9SSKOM69U2X4
sizden herhangi biriniz uykuda iken şeytan ense kökünüze üç düğüm atar. Her bir düğümü bağladıkça:"Sen yat yat,daha gece uzundur" diyerek attığı düğümün üzerine eliyle vurur.ğer bir kimse uykudan uyanır da Allah’ı zikreder,abdest alırsa biri daha çözülür,abdest alırsa biri daha çözülür ,namaz kılarsa birisi daha çözülür ve zinde neşeli olarak tertemiz bulunarak,sıklet ve tembellik gibi şeylerden uzak olarak sabaha çıkmış olur.Böyle yapmayıp da güneş doğuncaya kadar gaflet üzere yatarsa vücudu habis ve tembel olarak sabaha çıkmış olur
sizden herhangi biriniz uykuda iken şeytan ense kökünüze üç düğüm atar. Her bir düğümü bağladıkça:"Sen yat yat,daha gece uzundur" diyerek attığı düğümün üzerine eliyle vurur.ğer bir kimse uykudan uyanır da Allah’ı zikreder,abdest alırsa biri daha çözülür,abdest alırsa biri daha çözülür ,namaz kılarsa birisi daha çözülür ve zinde neşeli olarak tertemiz bulunarak,sıklet ve tembellik gibi şeylerden uzak olarak sabaha çıkmış olur.Böyle yapmayıp da güneş doğuncaya kadar gaflet üzere yatarsa vücudu habis ve tembel olarak sabaha çıkmış olur
Şeytan Aldatmacaları : internette tuzağa düşürme yöntemleri
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=9WMNGH563DS9
Şeytan bizi internette iyi birşey yapıyormuş gibi internette kendisinin hoşuna gidecek işleri yapmamızı söyler
Başbakan Erdoğan. 2012 Kutlu Doğum Haftası Etkinliği Konuşması.2. SON.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=MANOSB923W47
15 Nisan 2012 Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından "Hz. Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku" temasıyla Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen "Kutlu Doğum Haftası" etkinliğinin açılış töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla gerçekleştirildi.
İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti. Programda, 35 ülkeden 40 öğrencinin Diyanet İşleri Tasavvuf Musikisi Korosu’nda oluşturduğu özel "Kardeşlik Korosu"nun sahne aldı. Açılışa, eşi Emine Erdoğan ile birlikte katılan Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada, Hazreti Peygamber’in, sevginin peygamberi, şefkatin, muhabbetin peygamberi olduğunu belirterek, "Peygamber Efendimizin hayatında, bırakınız bizim için, bırakınız bizim çocuklarımız için, başka dinlere mensup toplumların çocukları için bile bir tek olumsuz an, bir tek olumsuz sahne bulmak asla ve asla mümkün değildir. Kendi çocuklarımızı da, dünyadaki bütün çocukları da böyle bir örnek hayatı öğrenmekten mahrum etmemeliyiz" dedi.
"KUR’AN BİR SÜS EŞYASI DEĞİLDİR"
Kuran-ı Kerim’in okullarda seçmeli ders olmasına da değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Biliyorsunuz, bu konuda önemli bir adımı geçtiğimiz günlerde attık. Çocuklarımızın artık okullarda seçmeli olarak Kuran-ı Kerim’i, onun yanında Hazreti Peygamber’in hayatını yani Siyer-i Nebi’yi öğrenecek olmaları, istikbalimiz adına, ülkemizin ve milletimizin geleceği adına hiç tartışmasız büyük bir fırsat. Böyle bir fırsatı sağlamanın, çocuklarımız için aileleri için böyle bir imkanı ve zemini inşa etmenin bahtiyarlığı içindeyiz. Şunu burada ifade etmek isterim. Kur’an bir süs eşyası değildir. Kur’an bir ilham kaynağıdır. İstiklal şairimizin ifadesi çok açık ve net. Ne diyor? ’Ya açar bakarız nazmı celilin yaprağına ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir Kur’an bunu hakkıyla bilin ne mezarda okunmak ne de fal bakmak için’. Sevgili Peygamberimizin ümmeti olma şanına, şerefine layık bir millet olarak, onun hayatını anlamak, onun hayatını öğrenmekten bizim için daha önemli ne olabilir? İşte o sevgililer sevgilisinin hayatını anlamak, öğrenmek, onu hayatımıza taşımak için seçmeli olarak Peygamberimizin hayatının da konmuş olması çok anlamlı. Peygamber’in hayatının öğrenilmesinden tedirgin olanlar da, O’nun hayatını okuduklarında korkularının, tedirgin olmalarının yersiz olduğunu göreceklerine inanıyorum."
"MADDECİ NESİLLER YETİŞTİRME PROJELERİ BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANMIŞTIR"
Erdoğan, toplumların, genç nesillerin, çocukların manevi değerlere sahip olmalarını, inanmalarını engellemeye dönük her irade ve her idarenin tarih boyunca başarısızlığa mahkum olduğunu söyleyerek, "Mekanik, ruhsuz, maddeci nesiller yetiştirme projeleri dünyanın her yerinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kitaplar yasaklanmış, kurslar kapatılmış, ezanlar susturulmuş, camilere kilit vurulmuş, çocukların Kuran ve Siyer öğrenmeleri engellenmiş... Ancak millet ne dininden ne de din eğitiminden zulme maruz kalma pahasına, canı pahasına da olsa asla vazgeçmemiştir. Tarihi tecrübe insanlığa göstermiştir ki, din ve maneviyat eğitimini yasaklamak, engellemek onu ortadan kaldıramamıştır, sadece yer altına itmiştir. Milli, manevi ve dini değerlerin özgürce eğitimini tesis etmek, bu doğrultuda gerekli imkanları sağlamak ise tercih hürriyetini pekiştirmiş ve sağlıklı nesillerin yetişmesine zemin hazırlamıştır" diye konuştu. Bu toprakların Kuran mesajıyla yoğrulmuş topraklar olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu topraklar ve bu büyük tarih, Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi ile hemhal olmuş, bütünleşmiş topraklardır. İstiklal Marşımızın şu dizeleri bu toprakların ruh kökünü ve dinini en güzel şekilde ifade ediyor. ’Bu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli’" dedi.
AKAN KAN, KARDEŞLİK HUKUKUNUN ÇİĞNENMESİNİN BİR NETİCESİDİR
"Kardeşlik" ilkesine vurgu yapan Erdoğan, "Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de, Libya’da şahit olunan acı manzara, kardeşlik ve kardeşlik hukuku ilkesinin çiğnenmesinin bir sonucudur. Bugün Suriye’de Hz. Peygamber’in mübarek ayaklarının değdiği topraklarda akan kan, işte kardeşlik ve kardeşlik hukukunun çiğnenmesinin bir neticesidir. Sünni’nin Şii’yi, Nusayri’nin Sünni’yi katletmesi, ihtilafların husumetlere dönüşmesi asla kabul edilemez" diye konuştu. Konuşmaların ardından katılımcılara gül dağıtıldı
Başbakan Erdoğan. 2012 Kutlu Doğum Haftası Etkinliği Konuşması.1
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=U7BNXNN43W8D
15 Nisan 2012 Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından "Hz. Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku" temasıyla Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen "Kutlu Doğum Haftası" etkinliğinin açılış töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla gerçekleştirildi. İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti. Programda, 35 ülkeden 40 öğrencinin Diyanet İşleri Tasavvuf Musikisi Korosu’nda oluşturduğu özel "Kardeşlik Korosu"nun sahne aldı. Açılışa, eşi Emine Erdoğan ile birlikte katılan Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada, Hazreti Peygamber’in, sevginin peygamberi, şefkatin, muhabbetin peygamberi olduğunu belirterek, "Peygamber Efendimizin hayatında, bırakınız bizim için, bırakınız bizim çocuklarımız için, başka dinlere mensup toplumların çocukları için bile bir tek olumsuz an, bir tek olumsuz sahne bulmak asla ve asla mümkün değildir. Kendi çocuklarımızı da, dünyadaki bütün çocukları da böyle bir örnek hayatı öğrenmekten mahrum etmemeliyiz" dedi. "KUR’AN BİR SÜS EŞYASI DEĞİLDİR" Kuran-ı Kerim’in okullarda seçmeli ders olmasına da değinen Erdoğan, şunları söyledi: "Biliyorsunuz, bu konuda önemli bir adımı geçtiğimiz günlerde attık. Çocuklarımızın artık okullarda seçmeli olarak Kuran-ı Kerim’i, onun yanında Hazreti Peygamber’in hayatını yani Siyer-i Nebi’yi öğrenecek olmaları, istikbalimiz adına, ülkemizin ve milletimizin geleceği adına hiç tartışmasız büyük bir fırsat. Böyle bir fırsatı sağlamanın, çocuklarımız için aileleri için böyle bir imkanı ve zemini inşa etmenin bahtiyarlığı içindeyiz. Şunu burada ifade etmek isterim. Kur’an bir süs eşyası değildir. Kur’an bir ilham kaynağıdır. İstiklal şairimizin ifadesi çok açık ve net. Ne diyor? ’Ya açar bakarız nazmı celilin yaprağına ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir Kur’an bunu hakkıyla bilin ne mezarda okunmak ne de fal bakmak için’. Sevgili Peygamberimizin ümmeti olma şanına, şerefine layık bir millet olarak, onun hayatını anlamak, onun hayatını öğrenmekten bizim için daha önemli ne olabilir? İşte o sevgililer sevgilisinin hayatını anlamak, öğrenmek, onu hayatımıza taşımak için seçmeli olarak Peygamberimizin hayatının da konmuş olması çok anlamlı. Peygamber’in hayatının öğrenilmesinden tedirgin olanlar da, O’nun hayatını okuduklarında korkularının, tedirgin olmalarının yersiz olduğunu göreceklerine inanıyorum." "MADDECİ NESİLLER YETİŞTİRME PROJELERİ BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANMIŞTIR" Erdoğan, toplumların, genç nesillerin, çocukların manevi değerlere sahip olmalarını, inanmalarını engellemeye dönük her irade ve her idarenin tarih boyunca başarısızlığa mahkum olduğunu söyleyerek, "Mekanik, ruhsuz, maddeci nesiller yetiştirme projeleri dünyanın her yerinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kitaplar yasaklanmış, kurslar kapatılmış, ezanlar susturulmuş, camilere kilit vurulmuş, çocukların Kuran ve Siyer öğrenmeleri engellenmiş... Ancak millet ne dininden ne de din eğitiminden zulme maruz kalma pahasına, canı pahasına da olsa asla vazgeçmemiştir. Tarihi tecrübe insanlığa göstermiştir ki, din ve maneviyat eğitimini yasaklamak, engellemek onu ortadan kaldıramamıştır, sadece yer altına itmiştir. Milli, manevi ve dini değerlerin özgürce eğitimini tesis etmek, bu doğrultuda gerekli imkanları sağlamak ise tercih hürriyetini pekiştirmiş ve sağlıklı nesillerin yetişmesine zemin hazırlamıştır" diye konuştu. Bu toprakların Kuran mesajıyla yoğrulmuş topraklar olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu topraklar ve bu büyük tarih, Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi ile hemhal olmuş, bütünleşmiş topraklardır. İstiklal Marşımızın şu dizeleri bu toprakların ruh kökünü ve dinini en güzel şekilde ifade ediyor. ’Bu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli’" dedi. AKAN KAN, KARDEŞLİK HUKUKUNUN ÇİĞNENMESİNİN BİR NETİCESİDİR "Kardeşlik" ilkesine vurgu yapan Erdoğan, "Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de, Libya’da şahit olunan acı manzara, kardeşlik ve kardeşlik hukuku ilkesinin çiğnenmesinin bir sonucudur. Bugün Suriye’de Hz. Peygamber’in mübarek ayaklarının değdiği topraklarda akan kan, işte kardeşlik ve kardeşlik hukukunun çiğnenmesinin bir neticesidir. Sünni’nin Şii’yi, Nusayri’nin Sünni’yi katletmesi, ihtilafların husumetlere dönüşmesi asla kabul edilemez" diye konuştu. Konuşmaların ardından katılımcılara gül dağıtıldı
15 Nisan 2012 Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından "Hz. Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku" temasıyla Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen "Kutlu Doğum Haftası" etkinliğinin açılış töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla gerçekleştirildi. İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti. Programda, 35 ülkeden 40 öğrencinin Diyanet İşleri Tasavvuf Musikisi Korosu’nda oluşturduğu özel "Kardeşlik Korosu"nun sahne aldı. Açılışa, eşi Emine Erdoğan ile birlikte katılan Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada, Hazreti Peygamber’in, sevginin peygamberi, şefkatin, muhabbetin peygamberi olduğunu belirterek, "Peygamber Efendimizin hayatında, bırakınız bizim için, bırakınız bizim çocuklarımız için, başka dinlere mensup toplumların çocukları için bile bir tek olumsuz an, bir tek olumsuz sahne bulmak asla ve asla mümkün değildir. Kendi çocuklarımızı da, dünyadaki bütün çocukları da böyle bir örnek hayatı öğrenmekten mahrum etmemeliyiz" dedi. "KUR’AN BİR SÜS EŞYASI DEĞİLDİR" Kuran-ı Kerim’in okullarda seçmeli ders olmasına da değinen Erdoğan, şunları söyledi: "Biliyorsunuz, bu konuda önemli bir adımı geçtiğimiz günlerde attık. Çocuklarımızın artık okullarda seçmeli olarak Kuran-ı Kerim’i, onun yanında Hazreti Peygamber’in hayatını yani Siyer-i Nebi’yi öğrenecek olmaları, istikbalimiz adına, ülkemizin ve milletimizin geleceği adına hiç tartışmasız büyük bir fırsat. Böyle bir fırsatı sağlamanın, çocuklarımız için aileleri için böyle bir imkanı ve zemini inşa etmenin bahtiyarlığı içindeyiz. Şunu burada ifade etmek isterim. Kur’an bir süs eşyası değildir. Kur’an bir ilham kaynağıdır. İstiklal şairimizin ifadesi çok açık ve net. Ne diyor? ’Ya açar bakarız nazmı celilin yaprağına ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir Kur’an bunu hakkıyla bilin ne mezarda okunmak ne de fal bakmak için’. Sevgili Peygamberimizin ümmeti olma şanına, şerefine layık bir millet olarak, onun hayatını anlamak, onun hayatını öğrenmekten bizim için daha önemli ne olabilir? İşte o sevgililer sevgilisinin hayatını anlamak, öğrenmek, onu hayatımıza taşımak için seçmeli olarak Peygamberimizin hayatının da konmuş olması çok anlamlı. Peygamber’in hayatının öğrenilmesinden tedirgin olanlar da, O’nun hayatını okuduklarında korkularının, tedirgin olmalarının yersiz olduğunu göreceklerine inanıyorum." "MADDECİ NESİLLER YETİŞTİRME PROJELERİ BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANMIŞTIR" Erdoğan, toplumların, genç nesillerin, çocukların manevi değerlere sahip olmalarını, inanmalarını engellemeye dönük her irade ve her idarenin tarih boyunca başarısızlığa mahkum olduğunu söyleyerek, "Mekanik, ruhsuz, maddeci nesiller yetiştirme projeleri dünyanın her yerinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kitaplar yasaklanmış, kurslar kapatılmış, ezanlar susturulmuş, camilere kilit vurulmuş, çocukların Kuran ve Siyer öğrenmeleri engellenmiş... Ancak millet ne dininden ne de din eğitiminden zulme maruz kalma pahasına, canı pahasına da olsa asla vazgeçmemiştir. Tarihi tecrübe insanlığa göstermiştir ki, din ve maneviyat eğitimini yasaklamak, engellemek onu ortadan kaldıramamıştır, sadece yer altına itmiştir. Milli, manevi ve dini değerlerin özgürce eğitimini tesis etmek, bu doğrultuda gerekli imkanları sağlamak ise tercih hürriyetini pekiştirmiş ve sağlıklı nesillerin yetişmesine zemin hazırlamıştır" diye konuştu. Bu toprakların Kuran mesajıyla yoğrulmuş topraklar olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu topraklar ve bu büyük tarih, Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi ile hemhal olmuş, bütünleşmiş topraklardır. İstiklal Marşımızın şu dizeleri bu toprakların ruh kökünü ve dinini en güzel şekilde ifade ediyor. ’Bu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli’" dedi. AKAN KAN, KARDEŞLİK HUKUKUNUN ÇİĞNENMESİNİN BİR NETİCESİDİR "Kardeşlik" ilkesine vurgu yapan Erdoğan, "Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de, Libya’da şahit olunan acı manzara, kardeşlik ve kardeşlik hukuku ilkesinin çiğnenmesinin bir sonucudur. Bugün Suriye’de Hz. Peygamber’in mübarek ayaklarının değdiği topraklarda akan kan, işte kardeşlik ve kardeşlik hukukunun çiğnenmesinin bir neticesidir. Sünni’nin Şii’yi, Nusayri’nin Sünni’yi katletmesi, ihtilafların husumetlere dönüşmesi asla kabul edilemez" diye konuştu. Konuşmaların ardından katılımcılara gül dağıtıldı
Namaz kılmamak için bir sebebin mi var o zaman izle namaz kılmamak için sebep aranırmı ?
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=B3USWBBW9XB3
Namaz kılmanın farz olduğunu biliyor ama namaz kılmamak için vicdanınızı rahatlatacak bahaneler mi sıralıyorsunuz. O zaman video yu izle de namaz kılmamak için sebep olurmu gör
Namaz kılmanın farz olduğunu biliyor ama namaz kılmamak için vicdanınızı rahatlatacak bahaneler mi sıralıyorsunuz. O zaman video yu izle de namaz kılmamak için sebep olurmu gör
9 Mayıs 2012 Çarşamba
Saytanın Aldatmacalari : Arkadaş ortamında alkol alarak mahçup hissinden kurtarma oyunu
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=9K33YXRO1HA7
Arkadaş ortamında alkol alan arkadaşlarımız var sa bunlar alkol aldığında seninde de alkol almanı beklerler. Almazsan mahçup olacagını sanırsın.
Arkadaş ortamında alkol alan arkadaşlarımız var sa bunlar alkol aldığında seninde de alkol almanı beklerler. Almazsan mahçup olacagını sanırsın.
Saytanın Aldatmacalari : İşe gitmemek için bahaneler
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=DYNNBO2736DO
Şeytan işe gitmemeniz için size bahaneler fısıldar. Böylelikle hem tembelliğe hemde kazanılan paranın haram olmasına neden olur
Şeytan işe gitmemeniz için size bahaneler fısıldar. Böylelikle hem tembelliğe hemde kazanılan paranın haram olmasına neden olur
Bir konferansta hristiyan kızın müslüman konuşmacıya başörüsü ile ilgili sorusu ve aldığı cevap.
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=Y89GGBOXGHS5
Bir konferansta hristiyan kızın başörtüsü takmanın bir türlü baskıcılık olarak sorusuna karşılık. Müslüman konuşmacının kıza verdiği açıklayıcı cevap.
Bir konferansta hristiyan kızın başörtüsü takmanın bir türlü baskıcılık olarak sorusuna karşılık. Müslüman konuşmacının kıza verdiği açıklayıcı cevap.
Namaz Bu Kadar mı Güzel Anlatılır -- Fatma Tatlı
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=GW8B6X1HNA4D
Kont Tv iftara doğru programında Fatma Tatlı ’nın Senai Demirci ye namazı nasıl kıldığını anlatması
Kont Tv iftara doğru programında Fatma Tatlı ’nın Senai Demirci ye namazı nasıl kıldığını anlatması
Saytanın Aldatmacalari : Başörtüsünü Giyinmekten Caydırması
http://dinivideoegitimi.com/watch_video.php?v=3KXUOU515RUU
Şeytanın aldatmacalarından olan başörtüsü giymekten caydırması
Şeytanın aldatmacalarından olan başörtüsü giymekten caydırması
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)